8 Temmuz 2017 Cumartesi


BİR KİBRİT KUTUSU PEYNİR

Hayat çoğu zaman tercihler getirir koyar önümüze... Hepimizin bildiği gibi her tercih bir vazgeçiştir bir anlamda.... Yemeyi bedenin bir ihtiyacını gidermenin ötesinde mutluluk kaynağı olarak duyumsayıp damak zevkini mutluluğun bir yolu olarak benimseyenler için ise bu tercihler ve vazgeçişler arasındaki duygusal med-cezir hali son derece yıpratıcı süreçleri de beraberinde getirir.

Gününü, sabah kahvaltısıyla başlayıp gecenin geç saatlerini ertesi sabahın ilk ışıklarıyla kavuşturana dolu dolu yaşayanlar için her yemek bir serüven, her tat dille başlayıp beyine uzanan ve sonrasında tüm vücudu sarıp sarmalayan tutkulu bir yolculuktur adeta...

Bu yolculuk çoğu zaman insanın güzel anılar ve güzel insanlar biriktirmesini sağlar ve hayatın anlamını an be an artırır. 

Ne var ki duygusal anlamda böylesine romantik ve zarif gelişen süreç, vücudun biyokimyasal macerasına aynı şekilde yansımayabilir. Örneğin, tüm bu güzellikler kalpten süzülen birer şiir dizesinde dile gelebilirken, aynı insanın beden sağlığına vücut kitle indeksi, bel çevresi ölçümü ve giderek artan vücut ağırlığı olarak kayıtlara yansır.

Bir süre bu can sıkıcı konu önce görmezden gelinip sonra da inatlaşmak suretiyle çözüm bulma yollarından kaçma çabaları sergilense de mukadder sonuç kaçınılmazdır ve hangi polikliniğe giderseniz gidin gösterecekleri adres bellidir, bir diyetisyenle görüşüp kontrolüne girmemiz önerilecektir. Kilo kontrolü olarak ifade edilen kilo verme, kilo alma ve ideal kilonun korunması konusunda artık sizleri diyetisyenlere emanet edeceklerdir.

Normalde her fırsatta doktora görünmeyi seven bir toplum olmamıza rağmen en gencimizden en yaşlımıza diyetisyen denince akla gelen o ilk cümleler sırayla hem ruhumuza, hem de beynimize alıcı kuşlar gibi saldırıya geçer de geçer... Yanılmadınız. Bizlere sanki hislerimize önem veriyorlarmış ta bize göre çözümler bulacaklarmış gibi hayatımızın bir günü sorulur. Sonra ise sabahtan başlayarak damak zevkimize ket vuracak o komutla birbiri ardına sıralanır. Sabahların narin sultanı kahvaltı soframıza ilk gölge düşer o meşhur ve haşin "bir kibrit kutusu peynir, biraz salatalık, birkaç zeytin" cümlesiyle... "La havle" diyerek daha ilk andan isyan ve itiraz etmeme çabası gösterilir ama soğanın büyüğü heybeden öğle öğününüzün planlamasında çıkar...

Nedense Türklere gıcık her şeyde olduğu gibi öğle yemeğinin karizmatik kâbusu Brüksel lahanası çıkar karşımıza bu sefer de... Evet, Brüksel lahanası adı verilen garibanla devam eder diyetisyenle sessiz ve derinden ilerleyen ruh çekişmemiz... 

Damak zevki denilen o zarif ve estetik duygusuna peşine takılıp kalan hepiniz gibi bu satırların yazarı olarak benim ruhsal ve zihinsel maceram da bu minvalde devam ediyordu... Ta ki bedensel ağırlığım fizyolojimi de kontrolü altına alıp bütün gün uyumaya mahkûm olup dengeli ve sağlıklı beslenme alışkanlığı kazanmam neredeyse hayati önem edene kadar... Aslında o zaman diliminde bile damak zevkini, yaşamımın ilk önceliğim olarak belirlemekten geri kalmamıştım. Bana sağlıklı beslenme koçluğu yapan iki güzel insana bile ilk sorum sabahları almam gereken öğünde çikolatalı shake içip içemeyeceğimi sordum. Öyle ya, her gece bir paket en güzel marka çikolatayı yiyen biriydim... Daha doğrusu gecenin bir kör saatinde elim ayağım titremeye başladığında çikolata aranıyordum. Neyse ki Herbalife ürünleri arasında vanilyalı ve fındıklı shake karışımlarının yanı sıra çikolatalı shake çeşidi de mevcuttu.

Ne mutlu bana ki o iki değerli güzel dostumun önerdiği lezzetli ve sağlıklı beslenme biçimi beni sağlığıma kavuşmama, fizyolojik anlamda tüm olumsuz biyokimyasal parametrelerin iyileşmesine ve hepsinden önemlisi fiziksel olarak zinde bir bünyeyle tanışmama vesile oldu... Adeta hapse girmiş de sonradan suçsuzluğum kanıtlanınca serbest bırakılmışım gibi hissettim kendimi... 

Marifet iltifata tabidir sözünde haklılık payı bulunduğunu düşünen bir kişi olarak, öncelikle beni böylesi mutlu zindeliğe yelken açmamı sağlayan Herbalife Beslenme Ürünleriyle tanıştıran o iki zarif ve güzel insan, Sağlıklı Beslenme Koçlarım Sayın Hüseyin Pamuk ile kıymetli eşi Cemile Pamuk Hanımefendiye teşekkür etmeyi borç biliyorum. 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder